ASLINDA benim, sevgili Erkan Kaprol hocam ve sevgili Volkan İlhan kardeşimiz için, Beşiktaş'ın perşembe günü sahası Vodafone Park'da oynayacağı Genk maçı öncesi çok keyifli başlamıştı.
Hocamla beraber, Beşiktaş'ın kalbi çarşı içinde toplanan taraftar gruplarının gösterilerini izlemiş, oradan meşhur Bursa İskender Sarayı'nda afiyetle iskenderlerimizi sohbetle karışık yemiştik.
Artık Dolmabahçe Sarayı yolunda yapılacak olan sadece Beşiktaşlılar'a özgü yürüyüşümüze hazırdık.
Yaklaşık 15 dakika süren bu kısa ama anlamlı yürüyüşün önemi, biz Beşiktaşlılar için maça ısınma ve konsantre olma anlamında büyüktür.
Stad yükünü alıp, başlama vuruşu düdüğü çaldığında yüzlerce lira verip aldığımız 1'nci kategori koltuğumuzda oturma lüksümüz de bitmişti.
Herkesin neden ayağa kalktığını, hatta koltukların üzerine çıktıklarını hiç bir zaman anlamadım, sanırım bundan sonra da anlamayacağım.
Dakikalar ilerledikçe sahaya daha iyi yayılan, pas yapan adeta sahasında oynar gibi rahat olan Genk takımı, 23'ncü dakikada yılda sadece 250 bin Euro kazanan siyahi oyuncu Samatta ile golünü bulduğunda, gerek hazırlanış, gerekse bitiriş anlamında mükemmel golü, utanmasam alkışlayacaktım.
İkinci yarı toparlanırız, seyircinin gazıyla önce beraberliği sonra da maçı koparırız beklentisi, 69'da gene Samatta ile yerle bir olunca, Beşiktaş takımı ve oyuncularının seyirci ile olan olumlu iletişiminin çatırdadığını, hatta bitme noktasına geldiğine Erkan hocamla birlikte şahit olduk.
74'de Love'ın golü "Acaba mı?" dedirttiyse de 81 ve 83'de yenilen iki şok gol, tüm umutlarımızı Vodafone Park'ın çimlerine gömdü.
86'da Pektemek'in ortasında Love'un attığı kafa golü maçın sonucunu belirledi ama bizler için teselli ikramiyesi bile olamadı.
Sonuç olarak oynanan kötü oyun, alınan farklı sonuç, seyircinin protestoları, taraftarın sevgilisi Quresma'nın seyirci ile olan kötü diyalogu bizi çok üzdü.
Başta Tolgay Aslan, Oğuzhan Özyakup, Lens, Larin, Necip ve büyük umutlarla gelen yakışıklı Karius'un Beşiktaş'a yakışmadığına karar verdikten sonra, biraz Medel ve Gökhan Gönül'ün farklı oynadığını, en azından tribünün küfürlerinden kurtulduklarını söylemeliyim.
Maçın sonunda sevgili Erkan hocamla Kadıköy yakasına geçen motora sürü halinde balık istifi girdiğimizde ağzımızı bıçak açmıyordu. Adeta arpacık kumrusu gibi suskun, sadece boğazın ışıklı ve büyülü manzarasını seyrediyorduk.
Bir cenazede bile insanlar gidenin ardından "Rahmetli şöyle iyi insandı, böyle güzel insandı" der. Ama hocamla ben, Beşiktaş'ın ardından hiç birşey diyemedik bile.
Pazartesi akşamı bu kez de Beşiktaş'ın gene sahası Vodafone Park'ta Rizespor'la oynayacağı lig maçını seyredeceğiz. Bakalım ne göreceğiz.