VICTORIA Futbol Federasyonu'na (FFV) bağlı liglerin en kapsamlısı ve yükseği şüphesiz ki Ulusal Premier Lig'dir (NPL). Bu ligde A takımların yanı sıra 20 yaş altı takımlarının da büyük önemi vardır.
Her biri futbol akademisi statüsü ve anlayışıyla yönetilmeye çalışılan 20 yaş altı takımı oyuncuları, bilindiği üzere sezon öncesi yapılan titiz seçmeler sonucunda FFV'den onaylı diplomalı hocalar tarafından takım kadrolarına seçilirler.
Bu seçimlerde şüphesiz ki futbolcunun teknik özellikleri ve eğitilebilir yetenekleri kıstas olarak kabul edilir. Buna bir anlamda seçilen bu oyuncuların ileride A takım seviyesinde futbol oynayabilecek kalite ve yetenekte olması gereklidir de diyebiliriz.
NPL'e bağlı 20 yaş altı takımlarında kadro oluştururken, diğer eyalet, amatör ve metropolitan liglerde olduğu gibi sayıyı tamamlamak adına "ben futbolcuyum" diyen her genci kadrolara katmak gibi bir lüks yoktur.
Bu anlamda 20 yaş altı takımı hocalarının A takım hocalarıyla koordineli olarak çalışmaları ve her hafta onların istekleri doğrultusunda takım çıkarmaları gerektiğini de kabul etmemiz doğru olacaktır.
Sakatlıktan dönen, form düşüklüğü yaşayan ve A takım kadrosunda devamlı olarak yer alamayan oyuncular da zaman zaman 20 yaş altı takımlarına gönderilir ve burada maç eksiklerini gidermeleri istenir.
Yani sözün kısası 20 yaş altı takımlarında tek amaç lig sıralamasını önde bitirmek değil, A takıma genç oyuncu kazandırmak ve yukarıdan gelen A takım oyuncularını oynatarak hazır hale getirmektir.
Son olarak eski ama yalın bir tabirle "zurnanın zırt" dediği yere gelmek istiyorum...
Kuruluşundan bu yana işlevi sadece futbol oynamak olan Anadoluspor'da, toplumda yıllardır yerleşmiş olan gençlerimizi kötü alışkanlıklardan korumak adına onlara futbol oynatmak, topu görünce değil vurmak kaçan ilgisiz çocuklarla vakit harcayarak anne ve babaları mutlu etmek gibi bir anlayışın artık olmadığını da belirtmek isterim.
Anadoluspor'da 12 yaş altı takımından başlayarak 13, 14, 15, 16, 18, 20 yaş altı ve A takım seviyesinde futbol oynamanın bence artık tek şartı, iyi, çalışkan, sorumluluk sahibi, antremandan kaçmayan, kaliteli futbol kumaşı olan ve karakterli futbolcu olmaktan geçiyor.
İşte bu kalite tanımlamasının artık babalar tarafından okumayan, araştırmayan ve sadece kulaktan dolmalarla konuşan inatçı futbol eskilerinin değil, yetkili antrenörlerin görüşüne göre kabul edilmesi gerekir.
Artık "Anadoluspor'da Türk çocukları harcanıyor", "hocalar takımda hep yabancılara yer veriyor" gibi safsatalara itibar etmiyorum.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi her antrenörün takımında en iyi futbolcuları tutup oynattığına olan inancımı saklı tutuyor, takımdan kendi doğruları çerçevesinde ayrılan Türk gençlere de gittikleri takımlarda en iyi yerlere gelmelerini yürekten diliyorum.
Türkiye'de 2019 futbol sezonunda Süper Lig'i şampiyon olarak bitiren Galatasaray'ın şampiyonluk maçında bir tane bile Türk futbolcu yoktu.
Şimdi soruyorum: Diyebiliyor musunuz, "Fatih Terim Türk çocuklarına haksızlık etti, onlara ilk 11'de yer vermedi, futbolu ve takım kurmasını bilmiyor diye?"