BEŞİKTAŞ, bilindiği üzere hem Şampiyonlar Ligi hem UEFA Avrupa Ligi hem de lige hiç de iyi başlamadı.
Elindeki maaşı yüksek oyuncularla anlaşamadıklarını kadro dışı bıraktı veya gönderdi. Elde kalan kadro, büyük eleştiriler aldı ve ligi bu kadro ile götüremeyecekleri medyada yazılıp çizildi. Şampiyonlar Ligi ön elemesi ve Avrupa Ligi'nde başarısız olarak Avrupa'ya erken veda etti.
Ligin başında Konya'ya 4-1 gibi açık farkla yenilerek eleştiri oklarına hedef oldu. Ancak Sergen Hoca için de dönüm noktası olan Başakşehir ve Fenerbahçe galibiyetleriyle farklı bir ivme kazandı.
Sergen Hoca, oyuncularla iyi iletişime geçerek onlara kendi futbol kişiliğini kabul ettirdi. Bunu da soğukkanlılıkla yapmayı başardı. Beşiktaş, ilerleyen haftalarda oyun planı ve atak futbolu ile her maça favori çıkmaya başladı. Başta Sergen Yalçın'ın oturttuğu futbol anlayışı ve kazanma azmi ile rakiplerine karşı baskı oluşturdu.
Ligin sonlarına doğru Aboubakar olmak üzere Cenk, Oğuzhan, Atiba, Ghezzal ve Ljajic'in de sakatlık geçirmesiyle yedek kulübesine altyapıdan oyuncular konulan maçlar oldu. Ancak Sergen Yalçın, eldeki sıkıntılar ve dar kadroya rağmen yüksek verim aldı.
Sonuçta en büyük silah olan Aboubakar'ın 10 haftaya yakın takımdan ayrı oluşuna ilave olarak, Cenk Tosun'un, Oğuzhan'ın, Hasic'in uzun sakatlıkları nedeniyle kadroda olmayışları Sergen Hoca'nın elini kolunu bağladı.
Ancak Josef'in, Atiba'nın, Rosier'in, Vida'nın, Welinton'un, Rıdvan, Ersin ve en önemlisi de ligin asist kralı olan kaliteli krampon Ghezzal'ın da şampiyonlukta büyük payı oldu.
Beşiktaş bu şampiyonluğu bence takım olarak kazandı. Tüm sezon boyunca eksiklerine, sıkıntılarına rağmen en keyifli futbolu oynayan Beşiktaş'tı ve şampiyonluğu da bu sebeple kazandı.
Beşiktaş'ta Bülent'in gözüyle bir kare as yapacak olursam, Rosier, Vida, Josef ve Ghezzal derim.
Bülent YÖNTEM