Özel Sayfa herkese
açık. Bu bölümde
sizden gelenlere de
yer vereceğiz.
Anı, fotoğraf, ilginç
bulduğunuz haber ve yazıları
editor@turkishreport.com.au
adresine gönderebilirsiniz.
  • 22 Ocak 2025 Çarşamba
  • Avustralya’nın Türkçe sesi
  • Menü Simge

    ANI

    ÖNCEKİLER

    Suda serinlemek

    FITZROY'da 125 numaralı flatların altında suda oynamak için bir yer vardı. Beş altı kadar noktada yerin altına döşenmiş borulardan yukarıya doğru şu fışkırıyordu.

    Yazın sıcak günlerinde mayosunu giyen çocuk kendini o sulara atıyordu. Beton zemin üzerinde fışkıran suların birinden diğerine koşarak ıslanıp serinliyorduk.

    Bazen kayıp düştüğümüz, üzerimizi yaraladığımız zamanlar da oluyordu. Bazı anneler çocuklarının başında bulunmak için, bazı anneler de başka annelerle buluşmak için oraya geliyordu.

    Fışkıran sulara diğer bloklardan da geliyorlardı. O sularda İbrahim ve Erol Aygün kardeşler gibi başka çocuklarla da tanıştık. Sular Türk çocuklarının buluşma ve oynama yeri oldu.

    Havuzdan çıkmadık

    Bir gün Yılmaz, North Fitzroy’daki havuzdan bahsetti. Havuz deyince herkes ilgi gösterdi.

    - Arkadaşlar yarın hep beraber Fitzroy havuzuna gidelim.

    - Havuz mu? Nerede?

    - Bu yolun devamında.

    - Su derin mi?

    - Derin olan yeri de var, derin olmayan yeri de.

    - Kaç paraya giriliyor?

    - Beş sente.

    - Ama benim mayom yok ki!

    - Annen akşam diksin.

    - Nasıl gideceğiz?

    - Gitmek isteyenler beni takip etsin.

    Ertesi günü heyecanla bekledik. Biz daha önce North Fitzroy’da otururken o havuza çok gitmiştik. Ama Yılmaz, ben ve İsmail olmak üzere sadece üç kişi oluyorduk. Şimdi ise daha kalabalık olacaktık. Arkadaşlarımıza hem havuzumuzu göstereceğiz hem de su da oynayacaktık.

    Ertesi gün flatların altında toplandık. İsmail, ben, İbo, Davut, Arif, Erhan, Erol, Selim ve Yılmaz...

    Hava çok sıcaktı. Brunswick Street’ten aşağa doğru yürümeye başladık. Uzunca bir yürüyüş sonrasında önce Johnstone Street’e vardık. Ama gideceğimiz yolu daha yarı etmemiştik.

    Sıcakta yürümeye devam ettik. Nihayet Alexandria Parade’a ulaştık. Oradan sağ tarafa dönünce havuza vardık. Paramızı verip büyük bir heyecanla havuza girdik.

    Havuzdaki su her zamanki gibi masmavi idi. Fakat havuz o gün çok kalabalıktı. Mayolarımız pantolonlarımızın altında idi. Pantolonunu çıkaran suya daldı.

    Küçükler derin olmayan yerde oynadı. Ama büyükler biraz daha derin olan yerde yüzdü. Bazılarımız yüzmesini hiç bilmiyordu ama aramızda biraz bilen de vardı.

    Havuzda kendi aramızda Türkçe konuşuyorduk. Ama Türk olmayanların yanında olduğumuzda İngilizce konuşuyorduk. Çünkü yabancı dil yüzünden başkaları ile kavga çıksın istemiyorduk.

    O gün neredeyse kapanıncaya kadar havuzda vakit geçirdik. Sabahtan beri güneşin altında kaldığımızdan hepimizin sırtı, omuz ve kolları yanmıştı.

    Bu sırada pek paramız olmadığı için gün boyunca aç kalmıştık. Sonra akşam olmadan vücudu güneşten yanmış, karnı aç olarak o uzunca yola tekrar koyulduk.

    O yaz havalar çok sıcak geçti. Biz de hemen hergün havuza gittik. Başımızda öğreten olmadığı halde herbirimiz iyi bir yüzücü olduk. Havuzun 7 feet’lik olan en derin noktasına bile dalıp çıkıyorduk.

    Yüzmekten yorulunca dinlenmek için betona uzanıyorduk. Betonun sıcaklığı karnımızı kızartıyordu. Tekrar serinlemek için bir daha suya dalıyorduk. Akşama kadar sudan çıkmıyorduk.

    Flatların altındaki buluşmalar

    Anneler sıcak gecelerde flatımızın altındaki tümsekli bölümde toplanmaya başladı. Annem, İsmet, Hatun ve Şerife teyzeler, Hatice ve Zübeyde yengeler ve başkaları orada buluşurlardı.

    O guruba diğer bloklarda oturan anneler de gelip katılırdı. O yaz boyunca çok zaman o çimenlikte oturup çay içildi, tatlılar paylaşıldı, sohbetler yapıldı.

    Orada otururken, oynarken bir gözümüz de daima Fitzroy Belediye Binası'ndaki saatte olurdu. Saat o kadar büyüktü ki heryerden görülebiliyordu. O saat flatlarda oturan herkesin saati idi.

    Her gece olmuyordu ama bazı gecelerde babalar da orada oturup sohbet ederdi. Onlar daha çok iş yeri, araba ve Türkiye hakkında konuşuyorlardı. Onlar hem çay içiyor hem de sigara içiyorlerdi.

    Çocuklar olarak karanlık da olsa çalı ve ağaçlı olan bölümde saklanbaç gibi oyunlar oynuyorduk. Oyun sırasında bazen annelerimizin arasına girip saklandığımız oluyordu. Ama oyunda arayan çocuğa haber vermiyorlardı.

    Oyun oynamaktan yorulduğumuzda annelerin yanında oturuyorduk. Orada hem dinleniyor hem de konuşmalarını dinliyorduk. Küçük olan çocuklardan uykuya dalanlar oluyordu. Anneler ise onların üzerini battaniye ile örtüyordu.

    Annelerin konuştukları konular daha çok işyerindeki sorunlar, memleket özlemi, anne-baba ve kardeş hasreti oluyordu. Herkes sırayla birşeyler anlatıyordu. Herkesin anlattıkları birbirine benziyordu.

    - Şurada bir semaver olsa!

    - Ah bi de çekirdek!

    - Yok, bir de köyün tandırı!

    - Anam, babam olsun başka birşey istemem...

    SÜRECEK

    Fitzroy flatlarında oturan Bülbül ailesinden Gülcihan ve Metin Bülbül kardeşler. Arka planda Fitzroy Belediye Binası.

    ÖNCEKİLER

    Okulumuzu Ruslar mı yaktı?

    İsa’nın yüzünden başıma gelenler

    MCG’de maça gittik

    DİĞER BÖLÜMLER

    ÖZEL SAYFA

    ANKET

    EDİTÖRE GELENLER

    MAVİ SAYFA

    SÖZLÜK

    CRIME STOPPERS