ZÜBEYDE yenge o gün erkenden geldi. Ama bu kez başka birşey getirdi. Elindeki kabı anneme uzattı. Her zamanki gibi ikisi sohbete başladı.
- Kele, Muharrem ayındayız. Aşure yaptım.
- Kız nereden buldun arpayı yarmayı?
- Greklerden aldım. Kele onlarda herşey var.
- Güzel olmuş. Eline sağlık.
- Evde çok var. Gine getiririm.
- Bir daha ben de yaparım.
- Bir daha birlikte yapalım.
Aşure çok tatlıydı. Çok da hoşuma gitti. Ankara’da da yemiştim ama bu daha güzeldi. Benim en çok sevdiğim tatlı çeşidi aşure oldu. Bisküvi ve çikolatayı da severdim ama aşurenin tadı bambaşkaydı. İçinde buğday, kuru üzüm, nohut, fasulye ve başka şeyler vardı. Gelen aşurenin çoğunu herhalde ben yedim.
İş aramak
Bizim eve bir kadın geldi. Flatlara yeni taşınmış. Türkiye’den de yeni gelmiş. Hiç İngilizce bilmiyormuş. Annemden bir ricada bulundu. “İş aramak için Kazım yarın benimle gelebilir mi?” dedi.
İş aramak için okuldan kalmam gerekecekti. Bu durum hiç hoşuma gitmedi. Zira okuldan geri kalmak istemiyordum. Okulu ve arkadaşlarımı çok seviyordum. Okuldan bir gün bile geri kalmak istemiyordum. South Brunswick Primary School’dayken iki yılda sadece iki gün gitmedim. O da hasta olduğumdan dolayı gidememiştim.
Annem yüz ifademden gitmek istemediğimi anladı. Ama sonunda beni ikna etti. “İşiniz biter bitmez okula dönersin” dedi.
Ertesi gün sabah erkenden iş aramaya başladık. Herkes okula gidiyordu ama ben iş arıyordum. Fitzroy’un değişik sokaklarında kapı kapı gezdik. Napier, Moor, Greeves ve Johnstone gibi sokakları geze geze ezberledim. Oralarda ayakkabı, gömlek ve paketleme gibi değişik fabrikaları gezdik.
Bir fabrikaya varınca önce "Office" yazan yere gidiyorduk. İçeride “Do you have a job?” diye soruyordum. Adam önce bir bakıyordu sonra da “No” diyordu. Bu şekilde birçok yere sorduk. Sonunda fabrikanın biri “Paketleme işi var, hemen başlayabilirsin” dedi.
İşi bulunca kadın çok sevindi ve çok mutlu oldu. Bana “Allah, ne muradın varsa versin” dedi. Kadının bununla ne demek istediğini anlamadım. Fakat ben de kadın kadar sevindim. Okula dönebileceğim için de çok mutlu oldum. Oradan doğru okula koştum. Okulda öğle yemeği vaktiydi. Öğrenciler avludaydı. Hemen aralarına karışıp arkadaşlarımla oynamaya başladım.
İleriki zamanlarda Türkiye’den yeni gelen başkalarına da aynı şekilde yardımcı oldum. Ama iş aramyı hiç sevmiyordum. Fakat mecbur kalıyordum zira yardım isteyenlerin ya çocukları ufaktı ya da İngilizceleri yoktu.
Zamanla iş aramaktan Fitzroy’daki fabrikaları birer birer ezberledim. Bu nedenle iş arama işini erkenden bitirip özlemle hemen okula koşuyordum.
İntihar
Bir gün evdeyken bir ses duyduk. Ama daha önce duymadığımız ve çok yüksek bir sesti. Sanki bir yere bomba düşmüştü. Ne olduğunu anlayamadık.
Sonra bir haber aldık. Türk olan bir kadın intihar etmiş. Kendisini onaltıncı kattan aşağa atmış.
İntiharın ne olduğunu, ne manaya geldiğini bilmiyordum. Büyükler intihar konusunu yanımızda pek konuşmak istemediler. Bu konuyu bizim de konuşmamızı istemediler.
Bir insan neden kendisini flattan aşağa atsın? Bunu anlamak zordu. Ama çok korkunç verici birşeydi. Bütün flattakiler bunu konuşuyorlardı. Büyükler “Kadın çok üzüntülü. Çok bunalım geçirmiş” diyorlardı.
Zübeyde yenge o gece bize geldi. İntihar eden kadının adı Elif’miş. Ben tanımıyordum ama Elif, Zübeyde yengenin arkadaşıymış. Annemle mutfakta oturup başbaşa konuştular. İkisi de çok üzgündü. Biz ise televizyon seyrediyorduk.
Zübeyde yenge gidince annem bana “Oğlum, Zübeyde yengen çok korkuyor. Bu gece onun evinde yatacaksın” dedi.
Bunu duyunca yüz ifademle itiraz ettim. Kendi evimin dışında herhangi bir yerde kalmak istemiyordum. Bugüne kadar dedemin ve köydeki amcamın evinden başka bir yerde yatmamıştım.
Zübeyde yengelerde yatmak istemedim. Bunu belli ettim. “Anne, bana hep böyle işler çıkarıyorsun” dedim. Ama annem ısrar etti, “Aşkın çok ufak. Haydar amcan gece çalışıyor. O işten gelir gelmez eve dönersin” dedi.
İlerleyen zamanda önce hiç oralı olmadım. Ama annem ikaz etti. Baktım ki çaresi yok “Tamam, gideceğim” dedim.
Sonra gittim pijamalarımı aldım. Pılımla pırtımla Zübeyde yengelerin flatına gittim. Onlar zaten bizim katta oturuyorlardı. Ancak bizimkisi üç, onlarınkisi iki yatak odalıydı. Evde Aşkın da vardı. Biraz onunla vakit geçirdim. Aşkınla oynamayı çok seviyordum.
O gece orada kaldım. Uykuya nasıl dalmışım uyandığımda hiç hatırlamadım. Haydar amcanın işten geldiğini duydum ama tekrar uykuya daldım.
Sabah olunca kalktım hemen evimize gitmek için hazırlandım. Zübeyde yenge “Oğlum, birşeyler ye de git” dediyse de kalmadım. Hemen evimize koştum, İsmail ve Cemile’yi alarak okula gittim.
Akşam olunca annem tekrar Zübeyde yengelere gitmemi istedi. İkinci gün gitmek biraz daha kolay geldi. Üçüncü, dördüncü, beşinci... Derken hepten kolaylaştı. Bu durum birkaç hafta böyle devam etti. Sonuna doğru neredeyse alıştım. Hatta itiraz etmeden, annem hatırlatmadan kalkıp gitmeye başladım. Nasıl olsa annemin ısrarına dayanamayacaktım.
SÜRECEK